Ehlen ve Sehlen,
Başlamadan önce, hayatımda beni en çok heyecanlandıran ve en zevk aldığım gezi olduğunu belirtmek isterim. Her yönüyle bende çok büyük bir etki bıraktı. Bu yazıda Tel Aviv, Kudüs, Beytüllahim, Lut Gölü ve Ein Gedi‘den bahsetmeye çalışacağım. Direkt okumak istediğiniz şehrin ismine tıklayarak atlayabilirsiniz.
Her sene faklı bir ülkede düzenlenen, geçen sene Türkiye’de düzenlenmesi gereken ancak darbe girişimi nedeniyle iptal olan kongrenin bu sene Kudüs’te düzenleneceğini görmemle birlikte üst düzey bir heyecan başladı bende. Hemen danışman hocamı da bilgilendirerek master çalışmamı poster olarak sunum yapacağım şekilde başvurumu tamamladım ve kabul aldım.
Kongre tarihi 10-14 Eylül tarihlerini kapsıyordu ancak ben İsrail’e gitmek gibi bir fırsatı yakalamışken kalış süremi 09-16 Eylül tarihleri arası olacak şekilde belirledim. Gitmeden önce planım 2 gün Tel Aviv, 2 gün Haifa, 6 gün Kudüs şeklindeydi ancak Tel Aviv’e ulaşıp Haifa’ya gitmiş olan bir arkadaşla tanışınca oraya gitmemek konusunda beni ikna etti. Ben de 3 gün Tel Aviv’de geçirip Kudüs’e geçtim.
İsrail en kolay vize verek ülke, 3-4 günde vizenizi alıyorsunuz. Uygun fiyata uçak bileti de bulursanız ne âlâ, benim uçak biletlerimin çok uygun olduğunu söyleyemeyeceğim. İsrail genel olarak çok pahalı bir ülke, kendinizi 0.5l suya 7NIS (1NIS = 1 Lira gibi düşünün) verirken bulabilirsiniz.
Şehirlerle ilgili yazmadan önce bilmeniz gereken, geziniz kolaylaştıracak ipuçları vermek istiyorum;
- İsrail para birimi NIS(New Israel Shekel), 1€ 4+ NIS’e tekabül ediyor.
- Resmi dilleri İbranice.
- İsrail’de hafta pazar günü başlıyor, tatillerini cuma ve cumartesi günü yapıyorlar.
- Cuma günü öğleden sonra başlayıp Cumartesi günü akşam saat 9’a kadar süren Shabbat olayına dikkat edin, şehir içi otobüsleri dahi bu saatler arasında çalışmıyor. Müslümanların işlettiği noktaları bulmak zorunda kalabilirsiniz. Özellikle havaalanına bu saatler arası gidecekseniz tedbiri elden bırakmayıp erken gitmenizde fayda var. Ya da benim gibi otostop çekerek de gidebilirsiniz.
- İsraillilerin Türklere karşı herhangi bir önyargısı yok. Gayet samimi ve içten insanlar. Filistinlilerin samimiyetinden bahsetmeye bile gerek yok zaten.
- Filistin tarafına kesinlikle uğrayın ve Türk olduğunuzu belli edin, çok işe yarayabilir. 🙂
- İsrail’de dolaşırken şehirlerin belli noktalarında ücretsiz internete bağlanabilirsiniz, wi-fi sürekli kontrol etmeyi unutmayın.
- Filistin bölgesi İsrail’e göre fiyat bakımından 3-4 kat daha uygun.
- Otostop çok kolay, korkmadan deneyebilirsiniz her iki tarafta da. 10 araca bindiysem 7’sinin sürücüsü kadındı.
TEL AVİV
Gezilecek Yerler
Birçok kişi bu söylediğime karşı çıksa da, Tel Aviv’i pek beğendiğimi söyleyemeyeceğim. 3 gün geçirdiğim Tel Aviv’de 2. gün sıkılmaya başladığımı söylemeliyim. Couchsurfing’den yer ayırtmıştım ancak beni misafir eden eleman evlerinde kaldığım sırada yurt dışındaydı, yani hiç tanışmadım bile.
Old Jaffa, Tel Aviv’de ilk yapacağınız iş kesinlikle Old Jaffa dedikleri bölgeyi turlamak. Şehrin tarihi M.Ö. 7500’lere kadar dayanıyor, Osmanlı’dan da izlere rastlayacaksınız.

En dikkat çeken yapının Sea Mosque olduğunu söylemeliyim. 16. yüzyılda inşaa edildiğini düşünülüyor ancak kullanıma kapalı. O bölgede birkaç tane daha camii var, yalnızca birinin ufak bir bölümü ibadete açıktı.

Plaj, Dünyanın en güzel plajlarına sahip olduğu söyleniyor Tel Aviv’in. Ben deniz kıyafetlerimi almadığım için yüzmeye gitmedim ancak herkesin plaja uğradığını söylemeliyim. Gününüzün bir bölümünü plajda geçirmek isteyebilirsiniz. Old Jaffa’nın olduğu bölgede plaj da mevcut.
Museum of Art, ziyaret edilebilir, ben giriş ücretinin 40NIS olduğunu görünce topuklarımı kıçıma vura vura uzaklaşmıştım oradan.
Ne Yenir
Orta Doğu’nun her noktasında bulabileceğiniz gibi burda da falafel ve humus bulabilirsiniz. Salame/Shalma road dedikleri, otobüs terminalinden başlayıp Old Jaffa’ya kadar uzanan cadde üzerinde çok iyi bir falafelci var, adını almadım bir sonraki ziyaretimde yazacağım, bir sokağın tam köşesinde duruyor 14NIS, onun 100 metre ilerisinde de Kudüslü bir falafelci var o da 10NIS. Falafel için daha fazla ödemeyin, en iyi iki falafelci de bu iki arkadaş ama mekanların adlarını maalesef bilmiyorum. Unutmayın, Filistin topraklarında fiyatlar 3-4 kat daha ucuz.
Gece Hayatı
Yine gece hayatıyla da meşhur bir şehir, Rothschild Boulevard ve Dizengoff Square geceleri en kalabalık olan yerler, ikisi arası 2-3 km kadar mesafe var. Rothscild’de Kuli Alma ve Dizengoff’da Ismi Alma mekanlarını öneririm. Kuli Alma daha çok techno müzik çalınan ve giriş ücreti olmayan, yeterince de kalabalıklaşan bir mekan. Ismi Alma’da bir miktar giriş ücreti istiyorlar, içeri girmek için de sırada biraz bekletebilirler.
4. günün sabahı erkenden kalkıp Kudüs’e doğru yola koyuluyorum. Dediğim gibi otostop çok kolay zaten ülke de küçük. Bir araç beni Filistin tarafındaki Beit Hanina’ya bırakıyor ordan da otobüsle 6NIS ödeyerek Ramallah’a geçiyorum. Hem sohbet olsun diye hem de Filistin tarafının yemeğini yemek için otobüs terminalinin yakınında falafel yiyip ufak bir şehir merkezi turu atıyorum. Naneli çayımı da içtikten sonra tekrar otobüs terminaline dönüp, ki otostop çekmememin sebebi efsane bir trafiklerinin olması, Kudüs’e gitmek için otobüse biniyorum.
KUDÜS
Gezilecek Yerler
Kudüs’e yaklaştıkça içimdeki heyecan arttıkça artıyor. Kontrol noktasından sorunsuz geçip Kudüs’e ulaşıyoruz. İlk iş tabi ki Mescid-i Aksa’ya uğramak. Tabi kendi macera yaratan yöntemlerimle. 🙂
Sırtımda, posterimin de bir kısmının sığmadığı için dışarı sarktığı sırt çantam ile Şam Kapısından içeri girip Aksa’ya doğru yola koyuldum. İsrail askerlerinin konuşlandığı yerlerden bir bir geçerken bu kadar kolay mı olacaktı diye de içimden geçiriyordum ki Aksa’ya çıkan son kapıya geldim. Gelmemle birlikte tam kapı önünde bulunan 5-6 kişilik asker grubu üstüme doğru gelip sorular sormaya başladı, hatta bir tanesi sırtımı döndüğüm sırada sarkık olan posteri bana sormadan çantamdan çıkarıp açmamı istedi, her şeyi açıklayıp çantanın içini de gösterdikten sonra içeri girmeme izin verdiler, en komik anı da müslüman olduğumu kanıtlamam için benden Fatiha okumamı istedikleri andı. 🙂 Bu arada müslüman olmayanlar Aksa’ya sadece sabahın belli saatlerinde girebiliyorlar o da avlu ile sınırlı oluyor. Neyse, tam askerlerden kurtulup içeri geçtim diye sevinirken müslümanlar beni durdurup pantolon giymemi istedi, ben şort giyiyordum. Pantolonu da giydikten sonra sonunda içeri girdim.

Mescid-i Aksa Müslüman ve Yahudilerin kutsal saydığı bir mekan. Yahudiler İbrahim Peygamberin oğlu İshak’ı burada kurban ettiğine inanıyor, Müslümanlar da Mescid-i Aksa’yı ilk kıbleleri olarak kabul ediyor. Muhammed Peygamberin de Miraç olayının bir kısmının yine burada gerçekleştiğine dair inanç var.
Kudüs’te, couchsurfingden iletişime geçtiğim, orada amme hizmeti kapsamında bulunan Fransız ve Alman kızların evinde kaldım. Evleri şehir merkezine biraz uzaktı, shabbat olayına denk geldiğim ve iletişimi de sağlıklı sağlayamadığımız için 10km kadar yol yürümek zorunda kaldım. 😦
Ertesi günlerde sabahları konferansa gidip akşamları da eve dönüyordum. Yine couchsurfingden Filistinli Mohammed, Eski Kudüs bölgesini beraber turlamayı teklif etti. Konferans çıkışı bir gün bu arkadaşla Şam Kapısının önünde buluştuk.
Şam Kapısı(Damascus Gate), Eski Kudüs denilen bölgeyi tamamen çevreleyen surların 7 kapısından en büyüğü. Kanuni Sultan Süleyman tarafından inşaa ettirilmiş, Eski Kudüs şehrinin merkezi kapısı konumunda, tabi bir sürü olayın ve öldürülmelerin olduğu nokta da burası.
Eski Kudüs(Old City), bölgesi Müslüman, Hristiyan, Yahudi ve Ermeni çeyrekleri olarak 4’e ayrılmış. Bütün dinlere ait kutsal yapılar barındırması şehrin en önemli özelliklerinden. Bu yapılar dışında içerisinde çarşı da bulunuyor. 1981 yılında da UNESCO tarafından Dünya Mirası listesine eklenmiş.

Kutsal Kabir Kilisesi(Church of Holy Sepulchre), Hristiyan çeyreğinde bulunan, Hristiyanlar için oldukça önemli hac merkezlerinden birisi olan kilise. İsa Peygamberin burada çarmıha gerildiğine ve mezarının da yine burada bulunduğuna inanıyorlar. Ayrıca İsa’nın yeniden dirileceği yer olarak da düşünülmesi buranın ne kadar önemli bir yer olduğuna dair bir ipucu veriyor. Dünyada bütün mezhepler tarafından kullanılan iki kiliseden birisi yine bu kilisedir.

Kilise bütün mezhepler tarafından kullanılınca restorasyon tarzı çalışmalarda hep bir anlaşmazlık çıkıyor. Gel zaman git zaman derken kilisenin son haline bir daha dokunmamak üzere karar kılıyorlar. O kararın alındığı günün öncesinde kilisenin bir bölümünde çalışma yapan eleman, ertesi sabah tekrar gelip çalışmasına devam etmek adına merdivenini duvara dayalı olarak bırakıyor. Ertesi gün bu karar alınınca merdiven de orada bırakılıyor.

Ömer Camii(Omar Mosque), Ömer bin Hattab Kudüs’ü ilk kez fethettiğinde Patrik ile birlikte şehri dolaşmaya çıkıyor. Kutsal Kabir Kilisesine doğru geldiklerinde Ömer namaz kılmak için patrikten bir yer göstermesini istiyor. Patrik de kilisenin içinde herhangi bir yerde namaz kılabileceğini söylüyor ancak Ömer kilisenin dışında namazını kılıyor. Namaz bittikten sonra patriğe; kilisenin içerisinde namaz kılsa, ilerleyen zamanlarda müslümanların da orada namaz kılmaya başlayacağını söylüyor. Ömer’in namaz kıldığı yere de Ömer Camii adını koydukları camii inşaa ediliyor.

Ağlama Duvarı(Western Wall), Yahudilerce kutsal sayılan Büyük Tapınağın batı tarafında ayakta kalan son duvarı, bu sebeple Batı Duvarı ismiyle anılmakta. Haremlik selamlık olarak ayrılan yerde bugün Yahudiler ibadetlerini gerçekleştiriyor.

Mohammed ile bütün bu tarihi yerleri gezdikten sonra gün batımını izlemek için Zeytin Dağına(Mount Olive) çıktık. Zeytin Dağı yine üç büyük din açıdan önemli bir nokta.
- Yahudilere göre Kıyamet gününde Mesih Zaytin Dağı üzerinden Kudüs’e geçecek ve ilk dirilecek insanlar bu dağda gömülü insanlar olacak. Bu nedenle dağdaki dünyanın en eski iki mezarlığı olan Zekeriya ve Abşalom mezarlıklarında yüzbinlerce Yahudi gömülü ve mezarlar paha biçilemez fiyatlara satın alınıyor.
- Hristiyanlarda ise İsa’ya peygamberlik müjdesinin yine Zeytin Dağı’nda verildiğine inanılıyor. Hatta çarmıha giden yolun Zeytin Dağı’nda başladığı ve İsa’nın göğe yine bu dağdan yükseldiği inancı hakim.
- Müslümanlara göre ise Kudüs fethedildiği sırada komutanların şehre Zeytin Dağı üzerinden geldiği inancı var. Yine sırat köprüsünün Harem-ül Şerif ile Zeytin Dağı arasında kurulacağına dair bir inanç hakim.
- Bütün bu bilgilerin ışığında hayatınızın en güzel gün batımlarından birini izlemek için Zeytin Dağı’na çıkabilirsiniz.

Ne Yenir
Eski Kudüs bölgesinde yemek yiyecek bir çok yere denk geleceksiniz zaten. Falafel, Humus ve Şavurma dışında orijinali zahter ile yapılan anca peynirli ve etli seçenekleri de olan Manakiş yenebilir.

Manakişlerimizi yiyip Mutabk ve Künefe yemek için tatlıcı da buluyoruz kendimizi. Künefeleri bizimkine benzemiyor, mutabk baya bir şerbetli. Yine de denemeye değer.

Şam Kapısı karşısında bulunan Arz isimli yerden de Hurma ve Hindistan Cevizi karışımı bir şerbet içtik. Mekanda özellikle Ramazan aylarında uzun kuyruklar oluşuyormuş.

BEYTÜLLAHİM
Gezilecek Yerler
Beytüllahim’e kongrede tanıştığım Çek Cumhuriyetli Andrea ile birlikte gittik. Aslında ikimiz de buraya gitmeyi planlıyorduk, konusu da açılınca beraber gidelim noktasına geldi ve kongreyi bir gün ekerek Beytüllahim’e gitmeye karar verdik.
Kaldığım ev Beytüllahim’e geçiş duvarının yakınındaydı zaten, duvara yakın bir yerde buluşup yürüyerek Filistin kontrolü altında bulunan Beytüllahim’e geçtik. Beytüllahim İsa’nın doğduğu düşünülen şehir olduğundan Hristiyanlar için oldukça önemli. Avrupa ülkelerinden de ciddi fon alan bir şehir.
Duvarı yürüyerek geçtikten sonra sizi taksici ordusu karşılayacak. Onlarla birlikte şehre inmeniz için kafa şişirecek derecede çaba sarf edecekler, aldırmayıp yürümenize devam edin.
Doğuş Kilisesi(The Church of Nativity), 327 yılında İsa’nın doğduğuna inanılan mağaranın üzerine inşaa edildi. Hristiyan nüfusun kilisedeki yoğunluğunu tahmin edersiniz. Kilise yine bütün mezheplere mensup insanların ibadet ettiği bir yer. İçeri girene kadar uzuun bir kuyruk sizi karşılıyor, biz gittiğimiz zaman tamamen restorasyon altındaydı.
Doğuş Kilisesi bizi tatmin etmedi, biz de Turist Info’dan şehir haritası alarak nerelere gidebiliriz diye göz attık. Şehrin 15 km uzağında bulunan Mar Saba Manastırı’nda karar kıldık.
Kidron Vadi’sinde bulunan bu manastıra doğru en az 45 derecenin altında otostop çekerken Filistinli bir eleman bizi alarak çalıştığı yere götürdü ve amcasının oğluna bizi manastıra götürmesini söyledi. Götürmemesi konusunda çok ısrar etsek de ikna edemedik. İlk önce kahvelerimizi içip Mar Saba’ya doğru yola koyulduk. Bu arkadaş bize yolda su ve meyve suyu ikram etti, manastırın etrafında dolaşırken yarım saate yakın bizi bekledi ve geri getirdi. Geri getirdikten sonra da ikramlara devam ettiler. Günün sonunda da teşekkür edip vedalaştık. Böylesi ile daha önce karşılaşmamıştım.

Mar Saba önünde nehir bulunuyor. Sıcaktan dolayı erimiş vaziyette nehri görünce, buz gibi suya kafamızı sokarız diye heyecanlanırken Filistinli arkadaşın lağım suyu olduğunu söylemesiyle hayal kırıklığı yaşadık. Çarşamba ve Cuma günleri kapalı olduğunu öğrendiğimiz manastıra Çarşamba günü gitmiş olarak ikinci bir hayal kırıklığı bizi karşıladı. Kadınların manastıra giremediğini öğrenmemizle birlikte nehre atlayacak kıvama gelerek oradan ayrıldık.

Bu arada 483 yılında inşaa edilen manastır hâlâ faaliyette ve 20 tane keşiş bulunuyormuş. Bence kesinlikle görülmeye değer.

Manastırdan sonra Eski Şehir’e (Old City) başka bir araçla ulaştık. Orada biraz dinlendikten sonra sınır duvarına doğru yürüyüp eve ulaşıncaya kadar hava kararmış oldu.
LUT GÖLÜ
İsrail’de hafta Pazar gününden başladığından bizim 5 günlük kongrenin son günü de Perşembe gününe denk gelmiş oldu. Son gün posterimi sunup kongre merkezinden ayrıldım. Evdeki arkadaşlarla Lut Gölü’ne (Dead Sea) gitmeye karar verdik. En kolay otostop çekilen ülke demiştim, henüz parmak kaldırmadan önümüzde durup gitmek istediğimiz yeri soran elemanla birlikte gece karanlığında Lut Gölü’ne vardık. Uyku tulumlarımızla gitmiştik, çadıra falan gerek yok zira sıcaklık 40 derece.
Lut Gölü için ücretli giriş yapılabilecek bir yer var onun dışında Filistin/İsrail sınır kapısının hemen yanında tatlı suyun da bulunduğu bir nokta var, orası ücretsiz. Yalnız dikkat edilmesi gereken şey milletin göle çırılçıplak girdiği. Benim gibi çılgınlık yapıp modaya uyabilirsiniz bu arada. 🙂
Göle girdikten sonra tatlı suya girmeniz lazım yoksa dehidre olabilirsiniz. Tuz oranı çok yüksek, içerisinde herhangi bir canlı yaşayamıyor. İsrail-Ürdün arasını gölü yüzerek geçmeye çalışıp dehidre olarak can veren insanların olduğunu söylüyorlar. Zeytin Dağı’nda hayatınızın en güzel gün batımlarından birini yaşamıştınız. Burda da hayatınızın en güzel gün doğumlarından birini yaşamaya hazır olun.

Küçük bir uyarı, göl içinde osurma veya işeme gibi bir hataya düşmeyin. Acısını çok uzun süre çekebilirsiniz. 🙂
EIN GEDI
Sabah efsane bir gün doğumu ile uyandıktan sonra kahvaltımızı yapıp 5 kişi Ein Gedi’ye otostop çekmeye başladık. 2 gruba ayrılarak kısa sürede oraya vardık. Ein Gedi çölde bir vaha adeta. Nehirlerin, yeşilliğin, canlılığın olduğu turizme açık bir bölge. Bölgeye giriş ücretli. Fiyatını şu an hatırlamıyorum ancak 20-30NIS arası bir şeydi.
Endemik bitkilerin, hayvanların olduğu alan yüksek dağlara tırmanmayı gerektiriyor. Oldukça uzun ve yorucu patikalara yüksek sıcaklık da eklenince biraz zorlansanız da çölün ortasında böyle bir cennette dolaşıyor olduğunuzu unutmayın ve manzaranın tadını çıkarın.
Bölgeyi dolaşırken yüksekçe bir yerden akan şelaleye denk geleceksiniz ki yakınına gitmek yasak. Tabi her şeye heyecan katan bizler için değil. Bizi izleyen bekçi olduğu halde oraya girip fotoğrafımızı çektik, tabi bekçi gelip orada ölenlerin olduğunu, küçücük bir taş parçasının bile bizi öldürebileceğini söyleyip hafifçe azarladı. Ama bundan daha fazlasını yapamazdı değil mi?

İkindiye doğru gezimizi bitirip eve doğru yine otostop çekmeye başladık. Ertesi sabah uçağa yetişmek zorundayım ve Shabbat vaktindeyiz. Bir şekilde eve ulaşıp çantamı topladım. Otobüs olmadığı içi şehir dışına çıkamadığımdan şehir içinde de birilerinin beni almasını bekledim bir süre. Beni otogara kadar getirip shuttle bus bulabileceğimi söyleyen bir çift olduysa da ben riski alıp otostop çekmeye devam ettim.
Neredeyse durulmasının imkansız olduğu bir yerde güneş batmak üzereyken bir kadın beni aldı ve havaalanı yol ayrımına kadar getirdi. Oraya uçuşumdan tam 12 saat önce varmam biraz bahtsızlık olsa da risk almaya değmezdi. Burda işin içine biraz daha heyecan katıyorum. 🙂 Havaalanına doğru yürüyerek giderken giriş kapısından elleri keleşli iki polisin bana doğru yöneldiğini gördüm. Sırıtarak birbirimize doğru yanaşmaya devam ettik. Aralarından biri 50-100 metre kadar uzağımda durdu, diğeri de 10 metre kadar önüme gelerek klasik soruları sormaya başladı. 4-5 dakikalık sorgudan sonra geçmeme izin verdi.
Benim girdiğim terminal 1 numaralı terminaldi, oradan 3 numaralı terminale gitmem gerekti. Onun için shuttle bus kullanabilirsiniz. Pasaport kontrole gelmeden önce çantanızın her noktasını didik didik metal toplayıcı bir makine ile arıyorlar. Oradan sağ salim geçerseniz pasaport kontrolde vakit kaybetmiyorsunuz zaten.
Son olarak beni evlerinde 5 gün boyunca misafir eden arkadaşlara da teşekkür etmek istiyrum. Cana yakın, misafirperver olmaları bu gezinin bu denli iyi olmasının en büyük sebeplerindendi.

Hayatımın şu ana kadarki en anlamlı gezisini böylece bitirmiş oldum. Umarım yazıda sizi çok fazla sıkmamışımdır. Bir sonraki gezi yazılarında görüşmek üzere.
don’t be afraid, take the roads with GumsN’Shoes.
Benim de gördüğüm yerleri ne güzel anlatmışsınız
BeğenBeğen
yorumunuz için teşekkür ederim. 🙂
BeğenBeğen