Van Gezi Rehberi

Roj baş,

Balkanlarda yaptığım otostop turunun hemen ardından; 5 ay öncesinden biletlerini aldığım, Türkiye’de en çok gezmek istediğim yerlerden biri olan Van’daydım. Şehir, genel olarak bende hayal kırıklığı yaratsa da otostop ile güzel maceralarım oldu.

Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan Van; 21.000 m2‘lik alana yayılmış ve 1 milyondan fazla nüfusa sahip. Güneyden Hakkâri, batıdan Siirt ve Bitlis, kuzeyden Ağrı illerine komşu ve doğudan da İran sınırının büyük bir bölümüne sahip. Van; bugün dünyanın hâlâ yaşanılan en eski kentlerinden biri.

Bölgede M.Ö. 4000 yıl önceye uzanan kalıntılar bulunmuş. O tarihten bugüne bölge tarihini yazmaya kalkarsak sayfalar dolusu bilgi vermemiz gerekebilir. O yüzden kısa kısa bahsedip gezilecek yerler ile ilgili bilgiler vermek istiyorum.

Bu bölgede kentleşmenin tarihi M.Ö. 2000’li yıllarda Orta Asya’dan göç eden Hurrilerle başlar. M.Ö. 13 – 9. yüzyıllar arasında Asurlular ve Urartular arasında hakimiyet mücadelesi olur ve sonunda Urartu Devleti kurulur ve Urartu Kralı I. Sardur tarafından Tuşba (Van) bu devletin başşehri seçilir.

M.Ö. 7. yüzyılın sonlarında bölge İskitler’in eline geçer. Ardından sırasıyla Medler ve Persler bölgede egemenlik kurar. Persler bu bölgeye Halde demiştir. M.Ö. 4. yüzyıla gelindiğinde Büyük İskender, Pers İmparatorluğu’ndan bölgeyi alır. Büyük İskender’in ölümüyle bölge, İskender’in komutanlarından Selevkius’un idaresine geçer. M.Ö 1. yüzyılda Partlar’ın kontrolüne geçen bölge; daha sonra Sâsânîler ve sonrasında da Bizanslılar tarafından yönetilir.

Bizans’ın Müslümanlar tarafından 7. yüzyılda bozguna uğratılması sonucu, Emevi ve Abbasi devletleri bölgede hakimiyeti ele geçirir.  Van civârında gerek Müslüman olan Ermeniler, gerekse bu bölgeye gelerek yerleşen Müslümanlarla, Müslüman beylikler kurulur. 975’te Mervanoğulları bölgeye hâkim olur. İslâm devletlerinde iç savaş, iktidar kavgaları başlayıp devlet zayıflayınca Bizans fırsattan istifâde ederek bu bölgeyi yeniden işgâl eder. Bizanslılar hakimiyeti ele geçirince bölgedeki Müslümanlara ve kendi mezheplerine girmeyen Hıristiyan Ermenilere zulüm etmeye başlar. Van bölgesindeki Müslüman ve Ermeniler, Selçuklu Hâkanı Tuğrul Beyle onun yerine geçen yeğeni Sultan Alparslan’dan yardım (imdat) isterler.

Selçuklu hükümdarı Alparslan 1065 senesinde Van bölgesini fetheder. Bizans İmparatoru Romanus Diogenes büyük bir ordu ile bu bölgeye gelir. 26 Ağustos 1071’de Van Gölünün kuzeyinde Malazgirt’te Bizans ordusu yenilir ve Bizans İmparatoru esir düşer. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra bu bölge Türklerin eline geçer ve Anadolu’nun kapısı açılarak, bütün Anadolu, Türklerin anayurdu olur.

1071 sonrası Türkleşen bölgeyi Musul Atabegleri, Eyyûbiler, Artuklular, Ermen Şahlar, İlhanlılar, Celayirliler, Karakoyunlular, Akkoyunlular, İranlı Türk Safevileri gibi Türk beylikleri yönetir. Safeviler ve Osmanlılar arasında bölge ile ilgili ihtilaf çıkar ve bölge iki ülke arasında sürekli el değişir. 1535 yılında Safevîler Van’ı ele geçirince Kânûnî Sultan Süleyman Tebriz dönüşünde Van’ı 1548’de tekrar fetheder ve Van artık Osmanlı hakimiyetinde kalır.

Ermenilerin de uzun süre hüküm sürdüğü Van’da 1915 olayları ardından Ruslar bölgeye girse de, 16 Mart 1921’de imzalanan Moskova antlaşması ile Van resmen Türkiye şehri olur. 29 Ekim 1923’te ise şehir merkezinde devlet ve Belediye tarafından alt yapı çalışmaları başlatılıp, savaştan yakılıp yıkılan şehir yeniden inşa edilir. 2013 yılına gelindiğinde Van Büyükşehir kategorisine dâhil olur.

Tarih boyunca Tuşba, Biane, Viane, Vank isimleriyle anılan Van’ın şu anki ismini nereden aldığına yönelik kesin bir yargı olmasa da Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Büyük İskender’in Van Kalesi’ndeki Vank adlı bir mabedden esinlenerek buraya Van adını verdiğini söylemektedir.

5000 yıllık bir tarihi 3-4 paragrafa sıkıştırmaya çalışsam da bir bölgeyi anlamak için tarihinin de bilinmesi gerektiğini düşünüyorum. O yüzden yazılarıma genellikle bölgenin tarihini anlatarak başlıyorum. Ancak Türkiye’deki şehirlerin tarihi ile ilgili kaynak bulmak oldukça zor. Kültür Bakanlığı sitesinde bile Van’ın tarihi ile ilgili bilgi Vikipedi’den kopyala yapıştır şeklinde yazılmış.

Gezilecek Yerler

Van’a 21 Ekim sabahı ilk uçuşlarından biriyle ulaştım ve orada şu an polislik yapan lisanstan okul ve ev arkadaşım Sergen karşıladı beni. Sergen’le kahvaltımızı yaptıktan sonra kendisi işine, ben de gezmeye koyulduk.

Van Gölü, bölge halkının tabiriyle Van Denizi; Türkiye’nin en büyük gölü olup dünyanın da en büyük sodalı gölüdür. Bitlis sınırı içerisinde bulunan Nemrut volkanik dağının patlaması sonucu oluşmuş. 3.713 km2‘lik alana yayılan göl yüksek oranda tuz ve soda içeriyor. Tuz ve soda oranının yüksek olması biyoçeşitliliği sınırlandırmış. Birkaç çeşit plankton ve tek bir balık türü olan inci kefalına ev sahipliği yapıyor.

IMG_3481
Van Gölü

Gölün doğu kısmında Akdamar, Çarpanak, Adır ve Kuş olmak üzere 4 ada bulunuyor. Adalar tarihi ve turistik özelliğe sahip. 1990 yılında arkeolojik sit alanı ilan edilmişler.

Akdamar Adası, Van Gölü’ndeki en büyük ada. Bu adayı diğerlerinden farklı kılan bir özellik Akdamar Kilisesi’ne ve ismiyle alakalı bir efsaneye sahip olması.

Efsaneye göre; vaktizamanında bu adada yaşayan Ermeni baş keşişin, güzelliği dillere destan Tamar adında bir kızı vardır. Adanın çevresindeki köylerde çobanlık yapan bir genç bu kıza âşık olur. Genç çoban Tamar’la buluşmak için her gece adaya yüzer. Tamar ise her gece, karanlıkta yerini belli etmek için onu bir fenerle bekler.

Bundan haberdar olan kızın babası, fırtınalı bir gecede elinde fenerle adanın kıyısına iner ve sürekli yer değiştirerek gencin boşuna yüzüp, gücünü yitirmesine sebep olur.

Yüzmekten gücünü yitirip, yorulan genç çoban boğulur ve boğulmadan önce son nefesiyle “Ah Tamar!” diye haykırır. Bunu duyan kız da hemen ardından kendini gölün sularına bırakır. O günden sonra ada Ah Tamar! ismi ile anılmaya başlanır. İsim zamanla evrilerek Akdamar olmuştur.

IMG_3485
Akdamar Adası

Akdamar Adası’na; Gevaş ve Edremit Feribot İskelelerinden 15 lira vererek 20 dakikalık bir yolculuk sonunda ulaşabilirsiniz. Feribotların hareket vakti bulunmuyor. Genelde dolması bekleniyor. Benim gibi yaz sezonu dışında giderseniz 1 saate yakın bir süre bekleyebilirsiniz.

Feribotu beklerken garip bir durumla karşılaştım. Beli silahlı iki eleman gelip iskelede işletmenin sahibiyle konuşmaya başladı. Onlar geldikten kısa bir süre sonra da feribot adaya doğru hareket etti. Feribot içerisindeyken silahlı elemanlardan birinden öğrendim ki bu elemanlar Ankara’dan gelen bir savcının korumalarıymış. Baktım ki savcı sağı solu fotoğraflıyor muhabbete başladım. İkimiz de yaptığımız gezilerden konuşmaya başladık.

Adadan yine aynı feribotla döndük. Beni Van içerisinde gittikleri yere kadar bıraktılar, tabi otostopçu olduğumu da söylediğim için. Yalnız onlar yemeğe gitmişti beni davet etmedi ona tav oldum biraz. 🙂

Adanın belli bir kısmından sonrası çitlerle kapatılmış. Ben yine de adanın tepesine çıkıp güzel bir fotoğraf yakalamak için çitlere doğru yanaşınca bir tarafının açılmış olduğunu gördüm ve yukarı doğru tırmandım.

IMG_3644
Adanın tepesinden

Adanın en ucunda görülen direkte aslında koca bir Türk bayrağı bulunuyor ancak şansıma o tarihlerde bir bakan bölgeyi ziyaret ettiği için eski bayrağı değiştirme kararı almışlar. Tam o sırada da ben fotoğrafı çekmişim.

Akdamar Kilisesi, ilk inşa edildiğinde ana kilise ve etrafında Manastır kompleksi bulunuyordu. Tüm bu kompleksten bugüne ana kilise, çan kulesi, batısında 1763 yılında inşa edilmiş olan Jamaton, 1296 tarihli I. Katalikos Zakaryas Şapeli ve 1293 tarihli Aziz Stephan Şapeli gelmiştir. Ayrıca kilisenin kuzeyinde yer alan ve yazlık şapel olarak adlandırılan yapının inşa tarihi bilinmiyor.

IMG_3488
Kilisenin içi

Tarihsel açıdan bakılacak olursa, 7. yüzyıl ortalarında Müslümanlar bölgenin egemenliğini ele geçiriyor. Abbasi Devleti zamanında Ermeni hanedanlar Eyalet Valiliği’ne dönüştürülmüş. Bu bağlamda Vaspurakan Ermeni Krallığı da Abbasilere bağlanarak varlığını sürdürebilmiş.

IMG_3494
Akdamar Kilisesi

Abbasi Halifesi Mukdedir, Vaspuran Kralı Gagik‘e 10. yüzyıl başında, bir kutsal haç hediye eder. Gagik de kutsal haç adına Mimar Keşiş Manuel‘e Akdamar Kilisesi’ni yaptırır.

IMG_3496

Akdamar Haç Kilisesi, merkezi kubbeli, dört yapraklı yonca biçimli, haç plana sahiptir.  Kilisenin dış cephesi oldukça zengin bir figürlü repertuara sahip. Bunun yanında, İncil ve Tevrat’tan alınmış çeşitli sahneler bulunmaktadır. Yunus Peygamberin denize atılması, Hz. Meryem ve kucağında İsa, Adem ile Havva’nın Cennet’ten kovulması, Hz. Davut ile Kral Goliat’ın mücadelesi, Samson Filistinli ikilisi, ateşte üç İbrani genci, Aslan ininde Daniel sahneleri bulunmaktadır. Zengin hayvan figürleri, asma sarmaşıkları ve diğer figürler görmek mümkün.1,2

IMG_3545
Kilisenin dış cephesindeki bazı figürler

Akdamar Kilisesi’nin 1951 yılında hükümet emriyle yıkımı kararlaştırılmış ancak daha sonra bu karardan vazgeçilmiş. Yıllarca bakımsız kalan kilise 2005 yılında Ermenistan ile ilişkilerin geliştirilmesine yönelik adım olarak restore edilip güzel bir alan ortaya çıkarılmış. Kiliseye giriş 10 TL ve müze kartı ile ücretsiz girilebiliyor.

IMG_3497

Van Kalesi, M.Ö 840 – 825 yılları arasında Urartu kralı I. Sardur tarafından yapılmıştır. Taa o dönemlerden kalma Sardur Burcu, tapınak ve kral mezarlıklarının bulunduğu alan Tuşba şehrinin merkeziymiş.

IMG_3564
Van Kalesi

Van Kalesinin güney kesiminde yukarından aşağıdaki su deposuna inen ve halk tarafından Bin Merdivenler yahut Şeytan Merdivenleri olarak adlandırılan kaya basamakları bulunmaktadır. Ayrıca kalenin çeşitli yerlerinde kralların savaşlarına, zaferlere, yapılan işlere dair birçok yazıtlar bulunuyor.

IMG_3567
Kaleden şehir manzarası

Kalenin içinde Osmanlılar zamanından kalma cami, medrese, askerler için kışlalar ve su sarnıçları var. Evliya Çelebi, Van Kalesini anlatırken şöyle demiş: ”300 kadar yeniçeri ve topçu iç kalede yaşar. Suluk Kulesi üzerindeki bölme hisarlarda evli askerler dururdu. Kale içinde kiliseden bozma Süleyman Han Camii, saray ve medreseler vardır. Van Kalesinin yüksek duvarlarına ok eriştirmek imkansızdır.”

IMG_3566
Süleyman Han Camii

Güneyde eski Van şehrine ait kalıntılar bulunuyor. Bunlardan Selçuklu Dönemine ait Ulu Camii ile Osmanlı Dönemine ait Kaya Çelebi ve Hüsrev Paşa Camileri dikkat çekici eserlerdir.

2016 yılında UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’ne dahil edilen Van Kalesi; Van il merkezine 5 km, Van Gölü’ne 4 km uzaklıkta bulunuyor. 1800 m. uzunluğunda, 120 m. genişliğinde ve yaklaşık 100 m. yüksekliğinde kalker bir kayalığın üzerine kurulmuş olan kaleye tırmanmak biraz zorlu olsa da güzel bir manzara sunuyor. Özellikle gün batımında kaleye çıkmanızı tavsiye ederim. Müze kartı ile ücretsiz giriş sağlanabiliyor.

IMG_3660
Van Kalesi’nden gün batımı manzarası

Rus Pazarı, 90’lı yıllarda Türkiye’nin birçok şehrinde çok rağbet gören, daha sonra da ününü Çin Pazarı’na kaptıran Rus Pazarı; Van’da halen küçük bir alanda bulunuyor. 90’lı yıllarda ucuza bir sürü ıvır zıvır almak için önemli bir noktaydı belki de. Yine kaçak olarak ülkeye getirilen birçok malzemeyi pazarda hâlâ bulabilirsiniz. Şu sıralar içeride Ruslara ait pek bir şey bulunmasa da sanırım gelenek gereği ismi Rus Pazarı kalmış. Rus Pazarı’nın bir diğer özelliği ise Türkiye’nin en uzun caddelerinden biri olan İskele Caddesi‘nin başladığı noktada olması.

IMG_3551.jpg
Rus Pazarı girişi

Van Kedisi Evi, Van’a özgü olan Van kedisinin azalan neslini korumak, ıslah için bilimsel çalışmalar yapmak, kedilerin genetik ve sağlık sorunlarını çözmek ve Van kedilerinin dünya çapında tanınmasını sağlayıp bölgenin sosyal ve ekonomik değerlerine katkıda bulunmak amacıyla Yüzüncü Yıl Üniversitesi kampüsünde Van Kedisi Araştırma Merkezi kurulmuş. Ancak haritada arattığınızda sizi kalenin yakınındaki başka bir Kedi Evi’ne yönlendiriyor. Harita yüzünden Rus Pazarı’ndan bu Kedi Evi’ne kadar yürüdüm, ordan da kaleye çıktım!

Van yöresinde, Van halkı tarafından kediye “Pişik” denir. Van kedisinin eskiden yaz aylarını dağlarda, kış aylarını ise evde geçirdikleri söylenir. Bugün ise yaz aylarını Erek Dağı’nın sırtlarında avcılıkla geçiren ve kış aylarında evine dönen Van kedisine çok az rastlanır.

Van kedisini çekici kılan özelliklerden biri de; gözlerinin rengidir. Göz renklerine göre Van kedileri üç gruba ayrılabilir.

IMG_3558

a-Her iki gözü mavi,
b-Her iki gözü kehribar (Sarı renk ve tonları)
c-Tek-göz (Diskromatopsi bir gözü mavi diğer gözü kehribar renkte olanlar) diye gruplandırılır.

IMG_3561

Üniversite kampüsündeki Kedi Evi’ne gittiğinize emin olun. 🙂

Vanadokya, Başkale ilçesine bağlı Yavuzlar (taxıt) köyünde bulunuyor. Yiğit Dağı’nın püskürttüğü kayaçların zaman içerisinde yağmur suları ve rüzgarın aşındırmasıyla peri bacaları ortaya çıkmış. Üzerine biraz durulsa Kapadokya’yı aratmayacak kadar turist çekebilecek durumda. Ancak şu an orada bulunmak korku filmini aratmıyor.

IMG_3578

Van’da ilk gece couchsurfingden bir arkadaşta kaldım. Ertesi sabah Ağrı’da bulunan İshak Paşa Sarayı’na doğru otostop çekmeyi planlıyordum ancak Savcı arkadaştan öğrendiğim kadarıyla yollar kar yağışı nedeniyle kapanmıştı. Ben de planımı değiştirerek Vanadokya’ya doğru sabahın ilk saatlerinde yola koyuldum.

Yavuzlar ve etrafındaki köyleri birbirine bağlayan yolun hemen girişinde bir karakol bulunuyor. Karakolun yanından yürüyerek geçerken bir asker güvenlikli bir yerden beni durdurup ne tarafa gittiğimi sordu. Ben de Vanadokya’yı görüp döneceğimi söyleyince, orda ne işim olduğunu sordu. Ben de gezmeye geldiğimi söyledim ve geçmeme izin verdi. Aslında baya ıssız bir yol ancak şans eseri yakın köyde düğüne giden 4-5 kişilik bir arkadaş grubu beni arabasına aldı. Sıkış tepiş giderken onlar da orada ne işim olduğunu sordu, yine gezmeye gittiğimi söyledim ancak benim define avcısı olduğumda biraz ısrarcı oldular. 🙂

Neyse, kısa sürede Yavuzlar köyüne vardık, ‘define bulursan bizi de gör!’ deyip beni indirdiler. 🙂 Köy; peri bacalarının hemen dibinde birkaç haneden oluşuyor. Etrafta hiç kimse yok, ne bir çocuk ne bir çoban. Bomboş!

IMG_3582

Peri bacalarına doğru yürürken kadının birinin beni pencereden izlediğini fark ettim. Ben onu fark edince perdeyi çekti. Bir an izlediğim bazı İran filmleri aklıma geldi. Tam olarak aynı sahneyi yaşıyordum. 🙂 Birkaç fotoğraf çekerek oradan dönmeye karar verdim zira ıssızlık korkutmaya da başladı beni.

IMG_3575

Geri dönerken neyse ki bir kız gördüm ve bakkal olup olmadığını sordum, gösterdiği yere gittiğimde de bakkal kapalıydı. Bir süre bekledikten sonra da Van’dan İstanbul’a ev taşıyan bir kamyoncu beni aldı ve karakolun olduğu yere bıraktı. Bu arada köyün hemen girişinde harabe halde bir ermeni kilisesi bulunuyor. Defineciler genelde oraları dolanıyormuş. 🙂

IMG_3586
Ermeni Kilisesi

Karakolun oradan tekrar Başkale’ye doğru otostopa başladım ki Dereiçi (Sıkenis) köyünde bulunan travertenlere gitme niyetindeydim. Oraya giden herhangi bir toplu taşıma aracı bulamadım. Günde yalnızca bir araç gidiyor sanırım. Otostopla yola devam ettim, bir şekilde Hakkâri ile Dereiçi köyü yol ayrımına vardım. Yol asfaltlanmamış 90’lı yıllardaki köy yollarından.

IMG_3588
Yol ayrımının olduğu bölgede bulunan nehir

Başında uzunca bir süre bekledim ancak kimse o köye doğru dönmedi. Ben de havanın kararmasına yakın bir süre kala geri dönmeye karar verdim. Van’a doğru giderken HDP eski milletvekillerinden Abdullah Zeydan’ın amcasının oğlu aldı beni. 🙂

Yolda hem şehrin, hem siyasi durumun, hem ülkenin durumuyla ilgili sitemkar sohbet ede ede Van’a ulaştık. Van’da eve geri döndüğümde otostop çektiğim yerlere yakın bir yerde bir çatışmanın yaşandığını ve bir askerin şehit olduğu haberini okudum. Bu şekilde Van gezimi bitirip ertesi sabah da ilk uçakla İstanbul’a geri döndüm.

Beni aracına alan bir arkadaşın söylediğine göre Başkale, yakın yerlerde bulunan 5 tane kalenin bulunmasından dolayı aslında Beşkale imiş. Zamanla değişime uğrayıp Başkale olmuş. Şehir Urartu zamanlarından beri mevcut.

Ne Yenir

Sütçü Fevzi, Van Gölü manzaralı kahvaltıcı. İstanbul’da Van Kahvaltısı yaptıysanız sizi pek tatmin etmeyecektir. Zaten yöre halkı da kahvaltının neden meşhur olduğunu anlamış değil. Yine de 20-25 liralık bir ücretle ortalama zenginlikte bir kahvaltı yapabilirsiniz.

IMG_3477
Van kahvaltısı

Mevlana Semazen, şehrin meşhur kebapçısı. Buranın kebabını yemeden dönmeyin.

IMG_3589
Semazen kebabı

Otlu peynir, 25 değişik ot ve koyun sütü ile yapılan otlu peynir her damağa uygun olmasa da denenmesi gereken bir lezzet.

Van’da bulunduğum sürede Muradiye Şelaleleri ve Hoşap Kalesi’ni gezme fırsatı bulamadım. Vakit bulursanız mutlaka uğrayın.

don’t be afraid, take the roads with GumsN’Shoes.

KAYNAK

1 Cultural Landscape of Van, Turkey, İstanbul Aydın University Publications (Bilge Işık (editor), Gökçen Firdevs Yücel Caymaz (editor), Esen Gökçe Özdamar (associate editor).

2 Kaya F., Cankül D. & Demirci B. 2013. One of Turkey’s Important Belief Tourism Centers: Akdamar Church. KMÜ Social and Economical Researches Magical 15 (24): 13-24.

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: