Merhaba,
Güneydoğunun neredeyse bütün bölgelerini dolaşmış biri olarak Halfeti’yi gezme şansını yakalayamamıştım. Gaziantep’e yaptığımız gezi sırasında bu fırsatı kaçırmak istemedik ve yarım günümüzü Halfeti’ye ayırmaya karar verdik. Gaziantep’i ayrı bir başlık altında değerlendirdim. O yazıya ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.
Gaziantep’ten sabah saatlerinde otelimizden ayrılıp, Halfeti’ye doğru otostop ile yola koyulduk. Birkaç araç değiştirerek, Fırat Nehri üzerinde bulunan Tarihi Birecik Köprüsü’nün de üzerinden geçerek Birecik’e kadar geldik. Köprünün inşası 1955 yılında tamamlanmış. Köprü inşa edilmeden önce nehirden kayıklarla ve sallarla karşıya geçiliyormuş. Birecik kelaynakları ile de ünlü bir şehir. Nuh Peygamberin bu kuşları bereket sembolü olarak, Tufan’da gemisine aldığı söyleniyor. Nesli tükenme tehlikesi altında olan kelaynak kuşları için Birecik’te Kelaynak Üretme İstasyonu kurulmuş.

Ramazan ayına denk gelmesinden dolayı Halfeti’ye giden pek araç yoktu, biz de dolmuşla, iki tarafımıza fıstık ağaçlarını da alarak yolumuza devam ettik. Halfeti, Eski ve Yeni olarak ikiye ayrılıyor. Bu dolmuş bizi Yeni Halfeti’ye bırakıyor ki Eski Halfeti ile arası 15 km. Yolculuğun en komik yani; yanında çuvallar bulunan bir yolcunun şehrin girişinde evine kadar bırakılıp tekrar yola devam edilmesiydi. 🙂
Eski Halfeti’de indikten sonra tekrar otostopa başladık. Bir araç bizi ve bizden önce otostop çeken 3 kişiyi aldı. Halfeti’ye vardıktan sonra anladık ki; korsan taksi. Kişi başı 2.5’er lira ödemiş olduk.
HALFETİ
Halfeti, tarihi çok çok eskilere dayanan kadim bir şehir. M.Ö. 855 yılında Asur kralı tarafından kurulan şehir Şitamrat adındaydı. Tarih boyunca Yunan, Memlük, Bizans, Roma, Osmanlı gibi birçok uygarlığın kontrolü altına giren şehrin defalarca kez ismi değiştirilmiş, 19. yy’da da Halfeti ismini almıştır.
Halfeti’ye ayak bastığımızda aklımıza gelen ilk şey, fotoğraflardan gördüğümüz batık şehirdi ancak gelir gelmez o manzarayla karşılaşmayınca yanlış yere mi geldik diye telaş etmedik dersek yalan olur. Bunun yerine bizi bir de şehrin tepesine inşa edilen ucube bir otel karşılamasın mı! Halfeti’de kaldığımız süre boyunca gözümüzü tırmalayan bu ucube yapıyı oraya dikenlerin vicdanına değinmek istemiyorum.

Halfeti’de vapurlar ile batık şehre gidiliyor. Biz kişi başı 10 liraya anlaştık. Anlaşırken de kimseye çaktırmamamız istendi, siz siz olun 10 liradan fazla vermeyin. Yine Ramazan ayında olduğumuzdan dolayı vapurda çok az kişi vardı, o yüzden iskelenin etrafında birkaç kişi daha alır mıyım düşüncesiyle biraz tur attıktan sonra batık şehir ‘Savaşan Köyü’ne’ doğru ilerledik.

Yol boyunca teyp kaydından o bölgenin tarihi anlatılıyor, Halfeti Ulu Cami, Kral Mezarlıkları, Rum Kale derken kahkaların, göz yaşlarının, yaşanmışlıkların, hayallerin sular altında kaldığı Kayıp Kent’e ulaşıyoruz. Kaptanımız 15 dakika sonra hareket edeceklerini söylüyor. Bu süre zarfında evlerin içine girmeye çalışıyorum ki doğal olarak hepsi harabe haldeydi. Rum Kale ve Mezarlıklar da tadilat dolayısıyla ziyarete kapalıydı. Zaten son 3 ayda gittiğimiz şehirlerin hepsinde de en önemli turizm merkezleri tadilattaydı.

Bu arada Halfeti kara gülleri ile de biliniyor. Hatta Karagül isminde bir dizi de çekildi oralarda. Bizim gittiğimiz tarihlerde henüz açmamış olduğunu söylediler o yüzden pek göremedik. Tohumunu satıyorlar etrafta ama tohumunun Halfeti dışında hiçbir yerde işe yaramadığı da söyleniyor.
Yemek konusunda da bir tecrübemiz olmadı Halfeti’de. Pek meşhur diyebileceğimiz yemekleri bulunmuyor. Urfa ve Antep topraklarında olduğunuz için o şehirlerin nimetlerinden faydalanmanız daha doğru olur.
Halfeti turumuzu bu şekilde bitirip Zeugma Antik Kenti’ne doğru yola koyulduk. Bu kısım da yine Gaziantep yazımızda anlatıldı.
Son olarak hazırladığımız videoyu izlerseniz seviniriz.
don’t be afraid, take the roads with GumsN’Shoes.